Vücut

Kolajen Takviyeleri Gerçekten Faydalı Mı?

Kimileri kemik suyunun, kimileri kolajen içeren takviyelerin cildi parlatıp dolgunlaştırdığına, kemiklere iyi geldiğine inanıyor. Öyle mi sahiden? İşin aslını araştırdık.

5 Kasım 2024

Kolajen takviyeleriyle ilgili kısa bir araştırma yaptığınızda bile ilk karşılaşacağınız bilgiler genç görünmek ve genç kalmak hakkında olacak muhtemelen. Güzelliğin gençlikle ilişkilendirilmesi beklenmedik bir durum değil. Ama gençlik iksiri diye bir şey de yok. Her insan yaşlanır. Bununla beraber ciltte ve bedende değişimler meydana gelmesi son derece doğal. Bu değişimleri yavaşlatmak ve hafifletmek istemek de öyle. Özellikle son yıllarda kolajen takviyelerine yaşlanmanın etkilerine karşı mucizevi bir çözüm gözüyle bakılıyor. Gerçekten işe yarayıp yaramadıkları ise tartışma konusu. Ben de belirli aralıklarla toz ve hap formunda kolajen takviyesi kullandığım için bu meseleyi irdelemeye karar verdim.

Vücutta en çok bulunan protein olan ve amino asitlerden meydana gelen kolajen, cildin yüzde yetmiş ila seksenlik kısmını oluşturuyor. Böylesi yüksek bir yüzde, cilt konusunda bu proteine neden bu denli önem verildiğini anlamamızı kolaylaştırabilir. Kolajen, ciltte görev yapan bir başka protein olan elastinle birlikte cildin elastikiyetinden sorumlu. Tahmin edeceğiniz üzere yaşlandıkça vücudumuzdaki kolajen miktarı azalıyor. Bu durum sadece geçen yıllara bağlı değil ama. Hava kirliliği, sigara içmek, fazla şeker tüketmek ve güneşe maruz kalmak gibi başka etkenler de var. Kolajen, ciltte olduğu gibi kemikler, kaslar ve kıkırdak dokusunda da bulunduğu için kemik ve eklem sağlığı açısından da hayati bir yapısal protein.

Kolajen Çeşitleri ve Kolajenin Faydaları

Vücuttaki yirmi sekiz kolajen türünden özellikle ilk üçü çok yaygın ve çalışkan. Kolajen takviyelerinde daha çok Tip 1, Tip 2 ve Tip 3 ibarelerinin yer almasının sebebi de bu. Tip 1 kolajen ciltte en çok bulunan kolajen türü olmasının yanı sıra, kemikler, tendonlar ve bağlarda da bulunuyor. Tip 2 kolajen eklem sağlığında rol oynuyor. Tip 3 ise bağ dokusunu destekliyor ve Tip 2 kolajenle birlikte dokuların dayanıklılığını artırıyor. Cilt, saçlar ve kemikler için özellikle Tip 1 ve Tip 3 kolajenin kullanılması öneriliyor.

Peki kolajen takviyeleri övüldüğü kadar var mı? Gwyneth Paltrow ve Salma Hayek kemik suyunu öve öve bitiremiyor. Kate Hudson ve Jennifer Aniston kolajenin gönüllü elçileri gibiler. Anlayacağız, sosyal medyada ünlülerin ve influencer’ların bu konudaki paylaşımlarının tesiri altında kalma ihtimalimiz yüksek.

Kemik suyu içtiğinizde kolajen doğrudan cilde ve kemiklere koşarak buraları onarmaya koyulmuyor tabii. Bunun yerine, vücut kolajen proteinlerini amino asitlere ayırıyor. Bu amino asitler de doku oluşturmaya yardımcı oluyor. Kemik suyunun vücuttaki enflamasyonu azaltma, bağışıklık sistemini güçlendirme ve eklem ağrılarını hafifletme gibi faydaları var. Kolajen takviyeleriyse kolajene oranla daha kısa amino asit zincirlerinden oluştuğu için kana karışması daha kolay. Ama bunun ne kadarının kana karışıp onarılması hedeflenen organlara ulaştığı net değil. Bu konuda çeşitli araştırmalar yapılmış olsa da elde yeterli veri yok. Bazı araştırmalar kolajen takviyelerinin cildin elastikiyetini artırdığını, eklem ağrılarına iyi geldiğini ortaya koyuyor. Fakat bunların çoğunun kolajen takviyesi üreten şirketler tarafından yapıldığını da not düşelim.

Bana gelince, doktorumun tavsiyesi üzerine ağrıyan dizim için hap formunda kolajen takviyesi kullandım. Cildim için de toz olanlardan tercih ettim. Bu satırları yazarken kemik suyu içmeye başladım. Çünkü bir konuda araştırma yaparken tesir altında kalma ihtimalim yükseliyor. Doktorum kolajenin yanında magnezyum kullanmamı ve direnç egzersizleri yapmamı da tembihlemişti. Bir süre sonra ağrılarımla vedalaştım. Toz kolajen kullandığımdaysa cildimdeki kuruluk gözle görülür oranda azaldı.

Kolajen takviyesi kullanmaya karar verdiğinizde öncelikle doktorunuza danışmanız iyi olur. Hidrolize kolajen (diğer adıyla kolajen peptit) kullanmaya dikkat edin. Çünkü hidrolizasyonla kolajen parçalanarak peptitlere ayrılıyor. Bu da takviyenin kana karışmasını kolaylaştırıyor. İyi haberse bu takviyelerin neredeyse hiçbir yan etkisinin olmaması. Bana sorarsanız bu takviyelere bir şans vermeye değer.