Parfüm

Chanel'in Tarlalarında Bir Gün

Valerie Dayan ile Emine Boyner, mevsimsel yasemin hasadını deneyimlemek üzere Grasse’ın yolunu tuttular. Grasse yasemini, 1921’den bu yana Chanel parfümlerinin karakteristik içeriği.

23 Ekim 2023

Çiçeklerin dünyasını merak ettiniz mi hiç? Onların nereden geldiklerini, kimler tarafından yetiştirildiklerini, hangi topraklarda yeşerdiklerini? Peki ya kimi çiçekleri daha özel kılanın ne olduğunu? Chanel bunların hepsini düşünüyor. Hem de en küçük detayına kadar. Markanın parfümörü Olivier Polge, kariyerini Chanel N°5 gibi eşi benzeri olmayan klasik kokularına hayat veren spesifik nüansları keşfetmeye adamış. Chanel parfüm kompozisyonlarında kullanılan mayıs gülleri, süsenler, Grasse yaseminleri, sümbülteberler ve ıtır gülleri 1987’den bu yana, doğrudan Fransız modaeviyle işbirliği içinde olan Grasse bölgesindeki bir aile mülkünde yetiştirilip hasat ediliyor. Yüzyıllardır parfümcülüğün mabedi olan Grasse, çiçeklerin en güzel kokulu versiyonlarının yetişmesine elverişli verimli topraklara sahip. Burası aynı zamanda Chanel N°5’in doğduğu yer. Parfümün asıl yaratıcısı Ernest Beaux, 1921’de Grasse yaseminini başlıca hammaddelerden biri olarak seçmişti. Chanel’in Grasse’daki floral içerik yolculuğunun başrolündeyse bölgenin yerlilerinden Mul ailesi yer alıyor. Markanın bir önceki parfümörü Jacques Polge’un öngörüsü sayesinde Chanel 1987’den beri bu aileyle çalışıyor. Beş kuşaktır en iyi floral hammaddelerin üretimi Mul ailesine emanet.

Chanel’in tarlalarında genellikle ağustosla ekim ayları arasında yasemin hasadı yapılıyor. Taze toplanmış yasemin kokusunun etrafı sardığı bu kısa süre zarfında Mul ailesi, bitkileri toplayanlar ve özütleme uzmanları aralıksız çalışıyorlar. Bunu bizzat deneyimlemiş biri olarak, böylesi etkileyici bir kokunun burnunuza çarpmasının aklınıza sonsuza kadar kazınan olfaktif bir an yarattığını söyleyebilirim. Eylül ayında bitki uzmanı, çok sevdiğim arkadaşım Emine Boyner’le birlikte Grasse’da bu süreci başından sonuna kadar zevkle takip ettik. Çiçekler (sizce de onlar yeryüzünün yıldızları değil mi?) ve süreçler (çoğunlukla sonuca odaklanan bir dünyada yaşasak da, bana göre asıl özel olan yolculuk) beni her zaman büyülediği için olağan bir günde yapılanları gözlemlemek üzere çiçek tarlalarında bulunmak paha biçilmezdi.

Çiçekleri toplayanlar rutin olarak güneşin doğuşuyla beraber işe koyulduklarından biz de erkenden tarlalara varıyoruz. Eylül ayında Grasse’ın havasının insanı sarıp sarmalayan bir yumuşaklığı var: taptaze, serin ve aynı zamanda da sıcak. Gerçekten harika bir gün. Emine Boyner’le birlikte tarlanın yanı başındaki şık villada bizim için hazır edilen Chanel yağmur botlarını ayağımıza geçirip Chanel kokularının kayda değer notalarını oluşturan yaseminlerin açtığı araziye doğru gidiyoruz. Modaevi ile aile arasındaki son derece doğal bir şekilde ilerleyen işbirliğini başlatan Joseph Mul’un damadı Fabrice Bianchi, artık sürecin aktif bir parçası. Yaseminlerin günlük ve mevsimsel hasat yöntemlerini detaylandırırken, yıldız yapraklı küçük beyaz çiçekleri yetiştirdikleri çocuklar gibi gördüklerinden söz ediyor Fabrice Bianchi. “Bitkilerimizi mümkün olan en yüksek kaliteye ulaştırmak için toprağı tüketme riskini almaksızın durmadan tekniklerimizi geliştirmeye çalışıyoruz. Tarlaları mahsuller arasında nadasa bırakıyor ve onların lisanını anlamak adına derinlemesine analizler yapıyoruz. Amacımız, en güzel kokulu çiçekleri üretmenin yanı sıra, bugün olduğu gibi yarın da var olan kaliteyi garanti altına almak.” Bu esnada Fabrice Bianchi bize yaseminleri nasıl toplamamız gerektiğini gösteriyor. Çiçeği sapından nazikçe tutup avuç içine yerleştirmekle başlayan basit ve duyarlı bir hareket. Pratik ve hızlı olmak için ellerin yakın mesafeden toplayacak şekilde koordine olması gerektiğini açıklıyor. Onun taktiğini uygulayarak birkaç tane koparıyorum. Emine Boyner de aynı yöntemi izleyerek topladığı yaserminleri boynundaki minik sepete koyuyor.

Çiçekleri toplayanlar güneşin doğuşuyla birlikte işe koyuluyorlar.

 

Bu sırada etrafımızda çiçek toplayanlar sessiz sakin bir şekilde rafya sepetlerini taze mahsüllerle doldurmaya odaklanmış durumdalar. Normal bir günde her biri, doğrudan fabrikaya taşınmak üzere yaklaşık iki kilo yasemin topluyor. Yoğun kokulu malzemeden bir kilo üretmek için toplanması gereken miktar yaklaşık 350 kilo. Bu miktardan elde edilen 550 gram saf yasemin Chanel parfümlerinde kullanılıyor. Süreci böyle anlattığıma bakmayın, gözlemlediklerime pek katkım olduğunu söyleyemem. Ama topladığım tek tük yasemini evde defterimin arasına koyup kurutmayı da ihmal etmedim.

Hammadde sürecine bambaşka bir gözle bakmamı sağlayan bu mis kokulu deneyimin ardından Olivier Polge ile bir araya geliyor ve beraberce komşu tarlalardan gelen saf çiçekleri kokluyoruz. Bize daha yaygın olan egzotik yasemini koklattığında, benim amatör burnum bile aradaki farkı yakalıyor. Grasse topraklarında yetişen yaseminler daha topraksı, narin, dengeli olmalarının yanında hiç iç bayıltıcı değiller. Coco Chanel ile parfümör Ernest Beaux Chanel N°5’i yarattıklarında, Matmazel Chanel’in belirli çiçeklerin öne çıkmadığı bir çiçek buketi istediğinden bahsediyor Polge. O zamanlar kokuların genelde tek bir içerik etrafında oluşturulduğu düşünülürse, Chanel’in bu yaklaşımının oldukça avangart olduğu söylenebilir. Olivier Polge, koku alma sürecinin hassas, karmaşık ve son derece sanatsal doğasını bir orkestraya benzetiyor. “Belirli bir ton ya da enstrüman, kullanılan bağlam göz önünde tutulursa çok farklı bir izlenim verebilir. Her şey karışımda bitiyor.” Peki, lüks koku yaratma konusunda bu kadar titizlendiklerine göre yıllık üretilen Chanel N°5 sayısında belirli bir limit var mı? Polge, yüzünde tasdikleyen bir gülümsemeyle “Evet,” diye yanıtlıyor. “Ne yazık ki bir limit söz konusu.”

Chanel ve Mul ailesi, yıllardır titizlikle yürüttükleri ortaklıkla çiçek hasadı ve özütleme işlemlerini tıkır tıkır işler hale getirdi. 1988’de tarlaların bulunduğu alana fabrikanın da eklenmesi bu ortaklığın dönüm noktası oldu. Öte yandan, Olivier Polge’un babası Jacques Polge, Chanel çiçeklerinin -özellikle de yaseminlerin- bakımında hayati bir rol oynamış. “Grasse’deki yasemin üretimi ciddi bir düşüşteydi. Formülasyonlarımızı yapmaya yetecek kadar yasemin bulamamaktan korkmaya başlamıştık,” diyor. “O zamanlar kimse yasemini yeniden dikmekle ilgilenmiyordu. Bu yüzden uygun bir kök bulmak için bilimsel bir çalışma yürüttükten sonra bitkinin yetiştirilmesinden özütlemesine dek üretim zincirindeki tüm aşamaları kontrol etmeye karar verdik.” Bitkileri toplayanlar günün mahsulünü tamamlayınca sepetlerindeki yaseminler tartılıyor, metal kasalara yerleştiriliyor ve tarlaların ortasındaki fabrikaya taşınıyor. Bu tesis sadece özütleme için kullanılmıyor. Burası aynı zamanda hammaddelerin geliştirildiği bir koku laboratuvarı. Kasa kasa yasemin fabrikada karşılanırken çalışanların coşkusu gözlerinden okunuyor. Toplanan çiçekler, özütleme sırasında tüm yasemin kokusunu emen uçucu bir çözücüyle dolu olan devasa metal varillere boşaltıyor. Bu sırada Emine Boyner ile bana söz konusu fıçıya girmek isteyip istemediğimizi soruyorlar. Verilen onca emeği gördükten ve Chanel’in çiçek özütleme işleminin her detayını öğrendikten sonra başta tereddüt ediyoruz. O narin yaseminlere zarar vermek ister miyiz hiç? Zarar vermeyeceğimize ikna olur olmaz kendimizi günün mahsülleriyle dolu varilin içinde buluyoruz. Olağanüstü bir an. Böylece var olan en iyi ve ikonik kokulardan bazılarının yapımında büyük önem taşıyan bu çiçek seremonisinin şükran dolu seyircilerine dönüşüyoruz.

Bir dahaki sefere N°5, Gabrielle ya da bu tarlalarda yetişen çiçeklerle yaratılan herhangi bir Chanel parfüm sıktığınızda bir anlığına durun. Kısacık bir süreliğine de olsa, bu parfümleri benzersiz kılmak için harcanan tüm sevgi, emek, özen ve küçük ama önemli ayrıntılar üzerine düşünün. İçiniz saf bir minnettarlıkla dolacak.

Valerie Dayan’ın Emine Boyner’le yaptığı röportajı buradan okuyabilirsiniz.