Rutinler
Aslı Abbasoğlu Evde Tıpkı Spa’daymış Gibi Zaman Geçirmeyi Seviyor
Tasarımcı ve kreatif danışman Aslı Abbasoğlu K-beauty tutkusunu ve toplum tarafından kusur diye etiketlenen özelliklerini nasıl sahiplendiğini anlatıyor.
Yazı Seda Yılmaz
Fotoğraf Koray Birand
- PAYLAŞ
- LİNKİ KOPYALA
Aslı Abbasoğlu yıllar yılı cildiyle ilgili çeşitli sorunlara çözüm bulmaya çalışırken, sonunda çareyi bu konuda kendini geliştirmekte bulmuş. Cildine neyin iyi gelip gelmediğini, nasıl bir bakım rutini oluşturması gerektiğini araştırma yaparak ve biraz da deneye yanıla öğrenmiş. Bunların hepsi kendini daha iyi hissetmek istemesiyle ilgili. Sohbetimiz sırasında birkaç kez derdinin genç görünmek olmadığını da vurguluyor zaten. Cildiyle ilgilenmeyi ciddiye alıyor olmasına rağmen, bunun keyfini çıkarmaktan geri kalmıyor. Bu yaklaşımı, cilt bakımını onun için eğlenceli hale getiriyor kuşkusuz. Evinin banyosunda çalışma masası bulunan fotoğrafçı Steven Meisel’e öykündüğünü itiraf ederken, yüzünde muzip bir gülümsemeyle “Evde olduğum her dakikayı spa’daymış gibi geçiriyorum,” diyen Abbasoğlu’ndan cilt bakım rutinine dair tüm detayları dinliyoruz.
Bize biraz cilt bakım rutininden bahseder misin?
Genelde sabahları erken kalkıp spora gidiyorum. Spordan döndükten sonra cilt bakım rutinimi kısa tutuyorum. Arındırma, besleme ve koruma adımlarını uyguluyorum. Arındırıcı bir tonik kullandıktan sonra cildimin nemi hapsetmesi için bir esans ya da birkaç serumu üst üste uygulayıp nemlendirici sürüyorum. Yaz aylarında nemlendirici adımını atlayıp güneş kremine geçiyorum. Bu konuda çok takıntılıyım. Üç saniyeliğine bile dışarı çıksam güneş koruyucu sürerim. Çünkü çok çabuk güneş lekesi oluşuyor cildimde. Ben iç mekan bitkisiyim (gülüyor). Bazen sabahları gua sha kullanıyorum. Kalıcı bir lifting etkisi yaptığını düşünmüyorum ama ödeme iyi geliyor. Ayrıca Joanna Czech’in tıpkı parmaklarımız gibi çalışan masaj aletinin de çok faydasını görüyorum.
Akşamları önce yağ bazlı, sonra köpüren bir temizleyiciyle çift fazlı temizlik yapıyorum. Ardından arındırıcı tonik, nemlendirici esans ve ihtiyacıma göre serum uyguluyorum. Son olarak nemlendiriciyi yüzüme boca edip ay gibi parlıyorum. Eşim Koray’ı da bunun çok normal ve hoş bir şey olduğuna ikna ettim. O da bayılıyor bu halime. Böyle art arda anlatınca çok uzun olduğunu düşünebilirsiniz ama gerçekten o kadar vaktimi almıyor. Eve geç döndüğümde bunları adım adım yapmıyorum tabii. Ama mutlaka makyajımı temizleyip cildime nemlendirici sürüyorum. Çünkü kuru olmasa da susuz bir cildim var.
Geçmişte bir sürü sorunum oldu cildimle ilgili. 13-23 yaş arasını dermatologlarda geçirdim diyebilirim. Yüzümde bir türlü çözülemeyen pütürler, sivilceler ve akneler vardı. Bütün dermatologlar cildimin yağlı olduğunu söyleyip durdu. Bunu için de cildimi kurutmaya çalıştılar hep. Ta ki 15 yıl önce bir dermatolog kolumu açıp “Kolun kupkuru. Senin cildin aşırı kuru olduğu için yağ üretiyor,” diyene kadar o dermatolog senin, bu dermatolog benim gezdim. O yüzden cildim güzelleşsin diye düşünerek bir rutin oluşturmadım. Belki bunları yapmasam da iyi görüneceğim, bilmiyorum. Ama psikolojik açıdan bana iyi geldiğine eminim.
Moda alanında kendini ispatlamış bir isimsin. Moda ve güzellik çok içe içe geçmiş alanlar. Moda sektöründe çalışmak güzelliğe bakış açını nasıl etkiledi?
Buna kişisel bir cevap vereceğim. En başta kimsenin cildi benimki kadar kötü değil gibi geliyordu bana. Cildimin alerjik reaksiyon gösterdiği zamanlarda herkesin bana baktığını düşünürdüm. Mesela çalıştığım markayı temsil etmek için bir davete katılmam gerektiğinde strese girdiğim zamanlar olurdu. Bu tamamen insanın içinde yaşadığı bir şey.
Yıllardır kullanmaktan vazgeçemediğin ürünler var mı?
Biologique Recherche Paris’te bana çok yardımcı olan bir cilt bakım uzmanı olmuştu. Onun sayesinde oldukça farklı ve faydalı bilgiler öğrendim. O zamandan beri çok güvendiğim ve sevdiğim bir marka Biologique Recherche. Ürünlerindeki aktif içerikler çok yoğun. Mesela P50W toniği cildime çok iyi geliyor. Arındırıcı ve besleyici Lotion MC 110 da biter bitmez aldığım bir ürün. Son zamanlarda sık sık formül değiştirdikleri ve ürünleri yeniledikleri için biraz ayrı düştük sadece.
Türkiye’de Korendy’den alışveriş yapmaya bayılıyorum. Sitede gezdiğiniz anda güzellik alışveriş sitesi böyle olmalıymış diyorsunuz. Müşteri yorumlarından ürünlerin cilt tipi ve yaşa göre filtrelenmesine kadar sitedeki her şey iyi bir alışveriş deneyimi yaşatmaya yönelik. Burada keşfettiğim Beauty of Joseon güneş koruyucu ve zencefilli serumu birkaç senedir kullanıyorum. Bir de Cosrx’ın propolisli kremi uzun süredir değiştirmeden kullandığım ürünler arasında.
Bunların dışında Drunk Elephant’ın T.L.C. Sukari Babyfacial maskesi ve Kiehls’ın Creme de Corps vücut nemlendiricisi favorilerimden. Erborian’dan aldığım her üründen memnun kaldım. Markanın kapatıcısını ve kızarıklık dengeleyici CC kremini seviyorum.
Peki stokçuluk yapıyor musun?
Tabii ki. Bir yığın kâğıt maskem var. Japonya’ya gittiğimde stoklamıştım. Ayrıca I’m From’un pirinç toniğini stokluyorum.
Cilt bakımı uygulamalarıyla aran nasıl? Düzenli olarak profesyonel bakım yaptırıyor musun?
Eskiden daha fazla bakım yaptırıyordum. Sonradan bu konuyla ilgili fikrim değişti biraz. Cildim ince ve hızlı reaksiyon veren bir yapıda olduğu için yapılan bakımlar ters tepebiliyor. Mesela, herkesin sevdiği hiyalüronik asit bende hiç iyi sonuç vermiyor. İrite ediyor cildimi. Özellikle dermatologların reklamını yaptığı ve bir anda popüler olan cihazlara gerçekten güvenmiyorum. Çünkü o cihazlara yatırım yapıldığında bunun daha fazla reklamının yapıldığını ve pazarlandığını biliyorum. Ben o yatırımın geri dönüşünün bir parçası olmak ve bunun için cildimi heba etmek istemiyorum. Bunu da yaşadığım tecrübelerin sonucunda öğrendim. Sadece senede birkaç kez Scarlet (altın iğneli radyofrekans) tedavisi yaptırıyorum.
Son yıllarda tekno-güzellik cihazları çok ilgi görüyor. Senin kullandığın cihazlar var mı?
Bu tür cihazları çok merak ediyorum ama bir yandan da beni korkutuyorlar. Cilt bakım rutinimde kullandığım ürünleri Reddit’te yorum okuyarak, TikTok’ta saatler geçirerek buluyorum. Ciddi araştırma yapıyorum yani. Bahsettiğim Fransız cilt bakım uzmanı, ipek gömleğe nasıl davranıyorsam cildime de öyle davranmamı söylemiş ve olabildiği kadar korumamı tembihlemişti. Ben de bunu uygulamaya çalışıyorum. Amacım genç görünmek filan değil yani. Aynı özeni hayatımda değer verdiğim her şeye ve herkese gösteriyorum. Bir şeyi sevdiğim zaman onu korumak, ona iyi bakmak konusunda hassas oluyorum.
Sana kendini iyi hissettiren güzellik adresleri hangileri?
Bu konuda en iyi tecrübeyi Japonya’da yaşadım. Japonya’da, Kore’deki Olive Young’ın muadili Cosme diye bir mağaza var. Oranın duvarında en çok satanlar ve en iyi yorum alan ürünler yer alıyordu. Benim de elim en çok satan ürünlere gitti haliyle. Satış danışmanı seçtiğim ürünün bana uygun olmayacağını söyledi. Bu dürüstlük çok hoşuma gitmişti. Japonya’da müşteriyi bilinçlendiren bir sistem var. Çok memnun kalmıştım açıkçası.
Japonya seyahatimden sonra gittiğim her yerde Japon pazarlarına, marketlerine gidip alışveriş yapmaya başladım. Cilt bakımında bu o kadar kolay değil. Çünkü bir ürünü denemek, ondan memnun kalmak ve ona tekrar denk gelmek gerekiyor.
Bugüne kadar aldığın en iyi güzellik tavsiyesi nedir?
Kesinlikle bir numaralı tavsiyenin cildimi güneşten korumak olduğunu söyleyebilirim. Evet, cildimiz güneş görünce tatlı oluyor. Ama güneşin altında bir-iki hafta geçirdikten sonra kış boyunca yok güneş lekesiydi, yok bilmem neydi diye ürün aramak ve vakit harcamak istemiyorum. Bu yüzden korumaya çok dikkat ediyorum.
Yıllar içinde güzelliğe yaklaşımın değişti mi?
Evet, çünkü yalnız olmadığımı anladım. Pandemide Koreli, Japon ve Çinli güzellik Youtuber’larını takip etmeye başladım. Küçüklüğümüzden beri bize anlatılan şeyleri uygulayamıyordum ben. Mesela gözümün üzerine koyu renk bir şey sürdüğümde güzel hissetmiyordum. Sanki doğrusu o da, ben yapamıyormuşum gibi geliyordu bana. Fakat bu Youtuber’ların anlattıklarını dinledikçe rahatladım.
En sevdiğin kusurun nedir?
Kusur diye kafamıza kakılan küçük ve kısık gözlerimi seviyorum. Kepçe kulaklarımı kusur olarak algılamıyorum ama insanlar öyle olduğunu düşünüyor. Bense onları tatlı buluyorum. Özellikle saçımı ayırarak kulaklarımı dışarı çıkarmak çok hoşuma gidiyor. Klasik güzellik anlayışı çok saçma sapan bir şey değil mi zaten? Güzellik, bakan kişide bir his uyandırmalı bence. Bunun yanında kişinin tipinden öte davranışları, sözleri, kendini nasıl taşıdığı ve insanlara nasıl davrandığı asıl önemli olan. İç güzellik diye klişe bir ifade kullanmayacağım ama seneler içinde bu söylediklerime çok değer verdiğimi daha da iyi anladım.