Okumalar

Makyaj Rutini Bir Meditasyon Pratiğine Dönüşürse

Günlük rutinlere farkındalık katmak, en sıradan şeyleri bile meditasyona yaklaştırabilir. Editörümüz, makyaj rutinini yaratıcı bir yolculuğa dönüştürme sürecinin nasıl benliğiyle bağ kurarak yeni ilhamlara kapı açtığını anlatıyor.

12 Kasım 2024

Günümüzde içinde bulunduğumuz andan kaçmak giderek kolaylaştı. Çoğunlukla sosyal medyaya, yeni bir televizyon programına veya bunların hiçbiri olmadığında düşüncelerimize kapılıp gidiyoruz. Tek bir şeye odaklanmak zorlaştıkça, gün içerisindeki eylemlerimiz de farkındalıktan yoksun bir hâl alıyor. Bu tutum, hayattan ve küçük şeylerden aldığımız zevki azaltmakla kalmıyor; bizi benliğimizden kopuk olarak yaşamaya itiyor.

Julia Cameron Sanatçı’nın Yolu adlı kitabında, kendi kendine nitelikli zaman geçirme oranının düşmesinin yaratıcılığı, yani içimizdeki yaratıcı benlikle iletişime geçme becerisini körelttiğini söylüyor. On iki haftalık bir programla yaratıcılığı uyandırmayı amaçlayan yazar, her hafta için “Sanatçı Buluşmaları” adlı bir reçete sunuyor. Buna göre, haftada iki saat tek başına vakit geçirmemizi öneriyor. Bu süre zarfında yürüyüş yapmak, tatlı pişirmek, resim yapmak, müze gezmek ve sinemaya gitmek gibi aktiviteler tercih edilebilir. Asıl önemli olan, hiçbir şeyin dikkatimizi çalmasına izin vermemek ve yaptığımız işe tam bir farkındalık haliyle yaklaşmak. Meditatif bir pratik olarak da tanımlanabilecek bu süreç, yaptığımız her hareketi ve aldığımız her kararı içten gelen dinginlik, dikkat ve merak duygularıyla ele almamızı öneriyor. Amaç, günlük aktivitelerimizi başlı başına bir ritüel gibi görmek.

Benim sanatçı buluşması için seçtiğim etkinlik makyaj yapmak oldu. Makyaj konusunda hiç maceracı değilim. Yıllarımı yüzümü çok iyi tanımaya adadım. Böylece kendime uygun bir makyaj rutini oluşturdum. Farklı varyasyonları olan bu rutin, yok gibi makyaj, gündelik makyaj ve gece makyajı olarak üçe ayrılsa da uyguladığım ürünler, kullandığım renkler ve makyaj adımlarım yıllardır değişmedi.

Sonra bir gün, makyaj yapmadan önce tüm malzemelerimi topladım ve zamanında aldığım fakat kullanmadığım ürünleri denemeye koyuldum. Ezberlenmiş bir rutini tekrarlamak yerine, her fırça darbesiyle birlikte tekrar tekrar aynaya baktım. Neye ihtiyacım olduğunu ve o an neyi ön plana çıkarmak istediğimi belirledim. İşte bu benim için meditasyondan farksızdı. Kendimleydim ve yüzümde yarattığım her değişikliğin farkındaydım.

O güne kadar makyaj yapmayı yaratıcı bir eylemden çok, hazırlanırken uygulanan değişmez kurallar bütünü gibi görmüştüm. Kendime ayırdığım bu vakit sayesinde makyaj yapmak benim için ilgi çekici hale geldi. Aslında burada önemli olan eylem değil de, bunu yaparken anda olmaya ne kadar izin verdiğimiz. Böylece her eylem görev olmaktan çıkıp ilgi çekici, hatta meditatif bir pratiğe dönüştürülebilir. Yeter ki gerekli zamanı, dikkati ve meraklı yaklaşımı sağlamaya hevesli olalım. Siz de bir süre sonra bu eylemleri içinizden yükselen bir istek ve bilgelikle deneyimlemeye başlayabilirsiniz. Ben buna yaratıcılık diyorum. Yaratıcılığa kulak vermeye açık olduğunuzda, ihtiyaç duyduğunuz her alanda onu duymak kolaylaşıyor. Makyajla olan ilişkimi değiştiren yeni tutumum bana bunu göstermiş oldu.